Yine bir hıçkırık tutar rahmini yeryüzünün
Kılıçları asarlar bir çocuğun kalbine
Huylanır göğsümüzde bekleşen ejderhalar
Ve bir bebek boy verir ağabeyimin renginden
Ve onun kundağına üşüşen kanaryalar
Kendi seslerini söküp onun sesine katarlar
Çılgınlığa saplanan bir hançer kadar narin
Bebeğim kulağına akıtılan bu ezan.
Ansızın geldin tazelendi yeryüzü
Yüzünde ay lekesi sen de hüzne düşüldün
Emziğin ki tan vakti fışkırandan yontuldu
Uyu sana bulutlardan düşler yontalım
Yağmurdan yana doğurdu seni anan
Biz tufana inandık yavrum sen de inan.
Vaktidir yağmuru al dünyaya sapla.
Gökyüzü mü dedin onu biz orya koyduk
Evet, sen de geciktin çekildi tüm melekler
Boşaltıldı yeryüzü
Gökyüzünün rengini çirkin adamlar çaldı
Çürümediysek kindir bizi ayakta tutan
Bizi bir mavi ırmak eyleyen dünyaya doğru
Geciktin yavrum yeryüzünün bekareti kalmadı
Babil’de yağmalandı ağzı insanın
Golgotha’da gökyüzü eski usul anıldı:
"Eli eli lema şevaktani"
Sonra kalktı ve yürüdü
Yürüdü kalbini yeryüzüne yayıp bir resul
Noksandı tamamladı dünyayı
Babası dönmeyen çocuk kırgınlıkları yokladı bizi
Bizi sonra mermilere doğru büyürken gördüm
Kan seğirtti çölün kalbini kemiren pınara
Sınandı rüzgarımız
Göğümüz incitildi
Hiroşima’da düştü bir kaç güzel kırlangıç
Yahudi bir gelincik okşandı Kudüs’te
Tevrat’a uzak kana yakın ellerce
Biz secdedeydik yeryüzünün temeli atılırken
Siz nerdeydiniz, alnınız elleriniz...
Vakitsiz geldin yavrum dünyayı utandırdın
Su gibi akmak yasamızken bizim
Susuzluğa ertelendik
Seni de kattık kokumuza böylece büyürsün
Ağzın ki toprak ile söyleşmeye alışır
Yüzümüz yavrum senin de yüzüne bulaşır.
Vaktidir yüzümüze bir gülüş sapla.
Mustafa ÇALIŞKAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder