12 Mart 2023 Pazar





HANÇER BARINDA


Bir şule ki nazenin vaveylası huzurum

Hançer barında kanım sana aktı Erzurum


Kar desen de Erzurum, bar desen de Erzurum

Selçuklu, Osmanlısı tarih sende Erzurum


Bir güneş bulsam ta ki yüreğinden vururum

Kehkeşan neme lazım sen dururken Erzurum.


Mustafa ÇALIŞKAN


1999-2020 / Erzurum


24 Mayıs 2020 Pazar

GÜNAYDIN MÜMİN


vusulsüzlük usulsüzlüktendir[1]
Katıydım bir zamanlar
Ellerim ve ayaklarım akmazdı böyle
Uluorta gövdemden
ax² + bx + c’ler ürüyordu beynimde
Durmadan koştum bende bütün çocukluğumu
Koştum ve büyüdüm
Büyüdüm ama tersine
Bu aşk bu yüreğe sığmaz artık.

Benim  kalbim  bir  mağara  ra  ra  ra


 (her insanın kalbi bir mağaradır
 kimisi kapkara kimi Hira’dır)

Çağımın kulakları yanlış yontulmuş
Bazı sözler sığmıyor bu kulaklara
Ben de bu kulaklara göre ağız değilim[2]
Başka kulağın var mı ey halkım
Ya başka ağzın, başka yumrukların?
(Dilindeki kusuru başkalarının kulağında arayanların mezhebine saatte iki yüzlülük kilometre ile girerken çektirmiştim bu resmi. Keşke biraz gülseymişim, çok sert bakmışım)

Şu perhiz olayını abartma artık halkım
Sen bu çağa sığmazsın
Bir yanın mutlaka hep açıkta kalır
(Valla bak çok ciddiyim)


Yürüdüğü yola sığmayanların türküsü ağzımda ama nafile uymuyor ayaklarım bu yola. (Demek ki artistlikle olmuyor) “ihdinas sıradel müstagim” de ne ola! İçimdeki mümin. Ey içimdeki mümin. Günaydın. Yalnızca şiir yazarken uyanıyor uykusundan. Bak bak yine uyandı. Ay ne tatlı dimi halkım. Tuhaf. Azalıyor yalan. Küfre yaklaştıkça.  Kaç. Kaç. Kaç uçurum oldu. Benim ki hoyratça yontulmuş bu adımlarım en körpe uçurumu bile kaldırmaz. Adam haklı gibi yanlış yaşam doğru yaşanmaz[3].  

Allah’ım beni
Beni yolumdan sorma
Ne ayaklarımda cevap
Ne ellerimde yumruk
İki kere ikim bile dört değil benim.

Kırıldım çünkü serttim
Duymayan kulaklarla dinledim şarkısını[4]
Şarkısını çağımın
Gittim yeryüzünü gidersem olur sandım
Ama ama olmadı
Buradayım
Burada başlamıştı ayaklarım ellerim
Ve gövdem yoklamaya bu çılgınlığı
Vardım sandım ve durdum
Ey varmadan durmayanlar
Otobüse mi binseydim yoksa
Benim ayaklarım o dili bilmiyor galiba.


Kalbimden dilime gider bir yol yok. Sözlerim bunun için bu hale… Her neyse. Bu kalpten yola çıksan bakkala bile gidemezsin. O kadar yani. Otur oturduğun yerde güzelim. Çay?


Mustafa ÇALIŞKAN

Fayrap Dergisi - Sayı:66


[1] Ahmet er-Rufai
[2] “Ben bu kulaklara göre ağız değilim” F. Nietzsche
[3] T.W. Adorno
[4] "Duyan kulaklarla dinleyin” El Bürhan’ul Müeyyed, Ahmed er-Rufai

28 Ocak 2012 Cumartesi

HİZAA YAGEL


Yüreğimiz aşka tabi®

Yumruklarımız aşka

Sıkmak icap ederse

SKRZ

Nokta.



İşit doğunun halkı! Batının halkı işit! Sen de işit sevgilim! Yüreğindeki fermanla (altı çizilsindir) yumruğunu sıkan bir halk daha. daha demin inmiş bir ayet gibi serinletir dünyayı. (bkz: iklim değişikliği) Bak cehennem gibi kaynayan şu dünyaya bak birazcık serinledi. Sen ki aşka tabi yumruklarla uygun adımlarken yeryüzünü (bkz:ölmeden önce yapılacak şeyler) çekilen resim onurlu insanların yüreğine astığı bir muskadır bilesin. (bilesiniz! bileler!) Onlar Kabil’e tabi sen Habil’esin. (bilesin ha bilesin!) Gazze’ye uygulanan bu vahşi ablukayı(™) delmek için avuç avuç güneşle, karanlığı yırta yırta yürüdün yürümekten korkulan yolu. Yürüdün ki yürüyüşün insanlığı tazeledi. (Neşet Ertaş’tan tüm sevip de kavuşamayanlar için geliyor: “insanlığın f5 tuşu neredesin sen”. Kavuşup da sevemeyenler Alt+F4 lütfen.) Soktun kendini bir bıçak gibi zulmün bağrına. Musa gibi yardın zulmün denizini. İsa gibi dirilttin ölmüş insanlığı. Muhammed gibi doğrulttun eğrilen kalplerimizi.


Senin yüreğindeki ilah ©

Onların silahındaki mermilerden daha da büyük

Ve senin ki budandığın yerden fışkırıyor ellerin

Tamam öptüm sevgilim.


Mustafa ÇALIŞKAN

4 Mart 2010 Perşembe

HANÇER BARINDA


Bir şule ki nazenin vaveylası huzurum
Hançer barında kanım sana aktı Erzurum

Bir güneş bulsam ta ki yüreğinden vururum
Kehkeşan neme lazım sen dururken Erzurum.

1999 / Erzurum

Mustafa ÇALIŞKAN

ERZURUM


Sanki beyaz bir duvak düşlerine çekilmiş

Nazlı bir gelin gibi bezenmişsin Erzurum

Toprağına tarihin gözyaşları ekilmiş

Devlete mihenk denen taş senmişsin Erzurum.


Esarete çekilen kılıç sen değil misin?

Destanların bağrında ilk ve son değil misin?

Bayrakta dalgalanan şu al kan değil misin?

Gavura eğilmeyen baş senmişsin Erzurum.


Uyan ey aziz şehrim! Uyan harap olmuşsun

Evvel kala imişsin şimdi turab olmuşsun.


Binlerce Nene Hatun toprağına uzanmış

Ve İbrahim Hakkılar Mevla’yı sende anmış

Türkeli hürriyeti evvel sende kuşanmış

Sonsuzluğa dökülen yaş senmişsin Erzurum.


Çehrene zemherinin sert bakışı oyulmuş

Bağrına heybetlerin en ulusu koyulmuş

Sende iman taş ile toprak ile yoğrulmuş

Kuru ekmek bandığım aş senmişsin Erzurum.


İşit ey aziz şehrim! İşit talan olmuşsun

Evvel handan imişsin şimdi nalan olmuşsun.


Mustafa ÇALIŞKAN

23 Şubat 2010 Salı

ADSIZ GELENE


Yine bir hıçkırık tutar rahmini yeryüzünün

Kılıçları asarlar bir çocuğun kalbine

Huylanır göğsümüzde bekleşen ejderhalar

Ve bir bebek boy verir ağabeyimin renginden

Ve onun kundağına üşüşen kanaryalar

Kendi seslerini söküp onun sesine katarlar

Çılgınlığa saplanan bir hançer kadar narin

Bebeğim kulağına akıtılan bu ezan.

Ansızın geldin tazelendi yeryüzü

Yüzünde ay lekesi sen de hüzne düşüldün

Emziğin ki tan vakti fışkırandan yontuldu

Uyu sana bulutlardan düşler yontalım

Yağmurdan yana doğurdu seni anan

Biz tufana inandık yavrum sen de inan.


Vaktidir yağmuru al dünyaya sapla.


Gökyüzü mü dedin onu biz orya koyduk

Evet, sen de geciktin çekildi tüm melekler

Boşaltıldı yeryüzü

Gökyüzünün rengini çirkin adamlar çaldı

Çürümediysek kindir bizi ayakta tutan

Bizi bir mavi ırmak eyleyen dünyaya doğru

Geciktin yavrum yeryüzünün bekareti kalmadı

Babil’de yağmalandı ağzı insanın

Golgotha’da gökyüzü eski usul anıldı:

"Eli eli lema şevaktani"

Sonra kalktı ve yürüdü

Yürüdü kalbini yeryüzüne yayıp bir resul

Noksandı tamamladı dünyayı

Babası dönmeyen çocuk kırgınlıkları yokladı bizi

Bizi sonra mermilere doğru büyürken gördüm

Kan seğirtti çölün kalbini kemiren pınara

Sınandı rüzgarımız

Göğümüz incitildi

Hiroşima’da düştü bir kaç güzel kırlangıç

Yahudi bir gelincik okşandı Kudüs’te

Tevrat’a uzak kana yakın ellerce

Biz secdedeydik yeryüzünün temeli atılırken

Siz nerdeydiniz, alnınız elleriniz...

Vakitsiz geldin yavrum dünyayı utandırdın

Su gibi akmak yasamızken bizim

Susuzluğa ertelendik

Seni de kattık kokumuza böylece büyürsün

Ağzın ki toprak ile söyleşmeye alışır

Yüzümüz yavrum senin de yüzüne bulaşır.


Vaktidir yüzümüze bir gülüş sapla.



Mustafa ÇALIŞKAN